23 Kasım 2011 Çarşamba

ZAMANE KAHVESİ SUADİYE

Anadolu yakasında oturanların en az bir kere gitmişliği ya da duymuşluğu vardır diye tahmin ettiğim Zamane Kahvesinden bahsedeceğim şimdi size. 

Bağdat Caddesindeki diğer cafelere göre daha yeni olduğu söylenebilir ancak gerek servisi, gerek ortamı, gerekse yemekleri ile kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer Zamane Kahvesi.



Zamane Kahvesi hemen cadde üzerinde değil, Suadiye’de caddeden içeri doğru bir sokağa girince karşınıza çıkıyor. Sitelerinde açık adresleri var. Yemekler çok güzel, özellikle kahvaltı menüleri çok çeşitli. İnsan herşeyden yemek istiyor. Evlere paket servisleri de var. Altın günü kıvamında hazırladıkları bir de Günün Tabağı menüleri var ki içerisinde yok yok. :) Ayrıca tatlı olarak Sakızlı Cheesecake, Piramit pasta vs gibi tatlılar da denenmesi gerekenlerden.


Velhasıl yolunuz Bağdat caddesine düşerse gidin bir brunch yapın, çayınızı, süpersonic meyve suyunuzu içip arkadaşlarınızla sohbet edin. Kendinizi kesinlikle çok rahat hissedeceksiniz.

11 Kasım 2011 Cuma

ŞİRİNCE EFES FOÇA

ŞİRİNCE

Şirince Selçuk’a bağlı küçük, şirin bir köy. Tüm köyü gezmeniz toplam 15-20 dakikanızı alacaktır. Yani beklentiniz yüksek olmasın. :) Ama o küçük meydan ve sokaklarda güzel meyve şaraplarının, zeytinlerin, her çeşit reçelin tadına baktığınızda Şirince’ye geldiğinize pişman olmayacaksınız.

19 Eylül 2011 Pazartesi

CAFE NOOK ERENKÖY

Bugün yine kısaca bizim gitmekten çok zevk aldığımız bir mekandan bahsedeceğim; Cafe Nook.
Cafe Nook Bağdat Caddesinde Midpoint’in hemen yanında bulunuyor. Kendisini Midpoint aracılığıyla tarif etmek hoş değil elbette ama mekan olarak biraz daha arkada kaldığı için mecburen öyle yapıyorum. :)
Aslında mekanın caddenin hemen kenarında da masaları var, ancak asıl masalar iç taraftaki kış bahçesi tarafında ve bir de tabii cafenin içerisinde. Benim favorim her zaman kış bahçesi bölümü. Yemekleri oldukça güzel, bir de yıllardır çok az değişen garsonları da çok ilgili ve sempatik.
Menüyle ilgili bilgiler; pizzaları ve salataları çok lezzetli, sebze severlere vejeteryan pizzaları önerilir.  Ana yemek çeşitleri oldukça fazla (Çökertme kebabından Paella’ya bir çok şey var) ve porsiyonları oldukça büyük. Her daim sıcak çay var (eskiden 6’dan sonra demleme çay yoktu ancak son zamanlarda böyle bir zaman sınırlamaları yok), demleme çay olmadığı zamanlarda da Jungle Flowers isimle çayları da önerilir – benim favorim. İçki seçenekleri geniş, kokteylleri başarılı. Bazen şarap menüsü adı altında indirimli şarap-yemek içeren menüler sunuyorlar.
Kısacası caddede bir şeyler yemek-içmek ister ancak caddenin o hınca hınç kalabalığının üzerinize üzerinize gelmesini istemezseniz kesinlikle gitmeniz gereken bir mekan Cafe Nook. Keyifle önerilir...
Kış Bahçesi;
Fotoğraf kendi internet sitelerinden

http://www.nook.com.tr/

12 Temmuz 2011 Salı

POPÜLER YERLER

Uzun zamandır yazma fırsatım olmadı. Şöyle bir baktım bu arada sitede en çok hangi yazılara bakılmış diye çok çeşitli yerler var ama birincilik açık ara ile Roma'nın :) Roma'yı birinci yapanlar haksız mı? Asla! :)

İlk 10'a giren tek Türk Trabzon :) Karadeniz turu ilgi çekiyor demek ki.
Tel Aviv ve Brüksel ise en çok şaşırtanlar :) Yani Venedik listede yok ama buralar var enteresan :)
Detaylı sıralama aşağıdaki gibi;


Herkese iyi gezmeler, iyi tatiller... :)

7 Haziran 2011 Salı

CUNDA BALIK BOSTANCI

Mekan önerilerimize bir yenisi ile devam ediyoruz. Cunda Balık Bostancı...



Genelde mekan önerilerinde neden hep balık restaurantlarını paylaşıyoruz diye düşününce iki sebep buldum; 1- Biz deniz ürünü seviyoruz 2- Evde yememe kararı aldıysak ve dışarıda yemek yiyeceksek tercihimiz balık restaurant’ı oluyor. Aslında 2. 1. İle bağlantılı tabii ama altında yatan farklı şeyler var :)) Yani bu diğer yiyecekler evde de yenir de, balık en güzel restaurant’ta rakı ile yenir algımızdan da kaynaklanıyor olabilir. :)

Efendim İstanbul’da yaşıyor ama Cunda’da/Ege’de gibi balık/deniz ürünü yemek istiyorsanız buyrun sizi Bostancı Cunda Balık’a alalım. Cunda Balık Bostancı Deniz Otobüsü iskelesinin hemen karşısındaki Köy Yolu sokakda solda. Restaurant’ın vale servisi mevcut. O çevrede 1-2 balık restaurant’ı daha var ama favori tabiki Cunda. Bu sebeple özellikle haftasonu gidecekseniz önceden rezervasyon yaptırmayı aman ha unutmayın. İçerisi genelde tıklım tıkış oluyor ama siz yemeye başladıktan sonra etrafta insan olduğunu unutuyorsunuz.



Cunda’ya gittiğimizde öğrendiğimiz kadarıyla restaurant’ın sahibi aslında Ayvalık Cunda’dan gelmiş. Ve otları, balıkları oradan getiriyormuş. Buna bağlı olarak özellikle ege otları kesinlikle denenmeli. Hatta bizce siz ortaya karışık bir ege otu tabağı yaptırın. Onun dışında ahtapot salatası, karides, kalamar başarılı. Ana yemek derseniz siz balık tercihinize göre seçim yapabilirsiniz. Ama yiyeceğiniz balıkların hepsi taze olacaktır. Bizim tercihimize gelince, bizim geleneksel Cunda menümüz bol ot ve ara sıcak sonrası ortaya alınan tek kişillik fener kavurmadır... Cunda’nın fener kavurması bence kesinlikle tek geçilmesi gereken bir menü, sırf onu yemeğe bile gidebilirim oraya. Siz de deneyin pişman olmayacaksınız...



Bahar / yaz aylarında giderseniz mekanın açık olan yan bölümünde oturabilir ve açık havada rakı balık keyfinin tadına varabilirsiniz. Restaurant  ile ilgili detaylı bilgilere aşağıdaki siteden de ulaşabilirsiniz.


Bu aralar restaurant sahibinin eşi olduğunu tahmin ettiğimiz hanımefendi arada masaya uğrayıp hal hatır soruyor. Kendisi oranın Müşteri İlişkileri Müdürü olmuş sanırım. Güzel bir şey böyle bir şey yapılması tabii ama oturduğunuz sürece 2-3 kere gelip her seferinde aynı şeyleri sorunca sanki biraz yapay oluyor. Bence en azından sadece bir kere gelip bir ricamız/sıkıntımız olup olmadığını sorsa daha hoş olabilir. :) İlişki yönetelim derken insanları sıkboğaz etmemek lazım malumunuz :)

Neyse balık güzel, ot güzel, ara sıcak güzel, mekan güzel gidin deneyin efenim... 

4 Mayıs 2011 Çarşamba

LUBNAN - BEYRUT

Gezilesi, görülesi bir sehir Beyrut... Pegasus’tan indirimli uçak bileti bulursaniz hiç düsünmeden alin derim. Malum Lübnan’a vize de yok, haftasonu tatili olarak bile gidip eglenip geri dönebilirsiniz.

Öncelikle belirtmek gerek ki Beyrut beklediginiz Arap sehirleri gibi degil. Modernlik olarak Istanbul’un bir çok yerinden daha modern oldugu söylenebilir. Örnegin Downtown’da sort ile gezdiginizde kimse dönüp size bakmiyor, ayni seyi Eminönü’de hayal etmek zor tabii :) Insanlar modern, bayanlar gerçekten güzel. Yemekler ve eglence görülmeye deger...

Tarihi yerlerden bahsedecek olursak öncelikle Downtown’u gezmenizde fayda var. Ortadaki saat kulesi ve o meydana açilan bir çok sokaktan olusuyor downtown. Sokaklarda bir çok kafe ve restaurant bulunuyor. Restaurant’larda sigara içmek serbest çünkü herkes yemek sornasi nargile tüttürüyor. Yine Downtown’da görmeden geçmeniz mümkün olmayan mavi kubbeli kocaman Khatam Al Ambiya Camisi bulunuyor. Caminin içerisine söyle bir bakin özellikle avizeler gerçekten çok etkileyici. Sehirde genel olarak binalarin rengi sari. Bu da sehre eksi bir hava katiyor. Yeni yapilan binalarda bile bu dokuyu görmek mümkün.


11 Nisan 2011 Pazartesi

ANKARA - TRİLYE RESTAURANT

Bu sefer bir şehri bütünüyle değil de bir restaurant’ı ile anlatmak istiyorum. Evet Ankara deyince ilk olarak akla Anıtkabir, Bakanlıklar, Altgeçitler, Sakarya Caddesi vs geliyor olabilir, ama bunlardan hemen sonra (belki bir-ikisinden önce) gelmesi gereken yer bence Trilye Restaurant.

Bir deniz ürünü tutkunu olarak bunca zaman, bunca şehirde türlü deniz ürünü yedim ama hem sunumu, hem tadı ile bu kadar güzeline gerçekten çok az rastladım. Ankara’da balık restaurant’ına gitme fikrini başta yadırgadım açıkçası, Ege, Akdeniz dururken İç Anadolu’da balık restaurant’ı da nereden çıktı dedim ama gittikten ve yedikten sonra pişman oldum bu sözlere...

Trilye sıcak bir atmosfer ile karşılıyor sizi, menü gerçekten çok çeşitli. Özellikle mezeleri çok farklı, hem de leziz. Öyleki genelde mezeleri yemekten balığa yer ayıramıyorsunuz. :) Deniz kabukluları özellikle tavsiye edilir.

Restaurant’ın internet sitesi aşağıda, menüler hakkında buradan da detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.


Zaten sitede yenilikler bölümüne girerseniz orjinal menü derken neyi kastettiğimi daha net göreceksiniz. Şu an sitede yenilik başlığındaki yeniliklerden bir kaçı; Dilim kokoreç (Lahoz balığı filetosundan), Kalamarlı Kabak Çiçeği Dolması. Ayrıca menüdeki dikkat çekiciler Mürdüm Erikli Ahtapot, Deniz Kabuklularıyla Lahoz Yanağı Çorbası vs vs...
 
Bir diğer güzel yanı her gittiğinizde bu mezelerin değişiyor olması, yani demem o ki her gittiğinizde farklı bir sürpriz bekliyor sizi Trilye’de.
 
Ayrıca enteresan şeylerle de karşılaşabilirsiniz bu restaurant’ta. Örneğin garsonlar bir anda sorbe niyetine masaya sıvı nitrojen getirebilirler. Sizden denemeniz istendiğinde bir kamera şakasında olduğunuzu falan sanabilirsiniz ancak şaka değil gerçektir yaşananlar :)
 
Tabii bu kadar lafın sonrasında bir gerçeği de açıklamak lazım fiyatlar biraz pahalı... Ama değer mi, kesinlikle değer!!! Gidiniz, afiyetle yiyiniz...
 

27 Mart 2011 Pazar

BODRUM

Son Güncelleme: 2015

Muğla'ya bağlı güzel bir ilçe Bodrum. Kendisinin ilçe olmasına aldanıp küçük bir yer sanmayın, beldeleri arasındaki mesafelere bakınca bir çok ilden daha büyük olduğu söylenebilir.

Bodrum'a nereden başlamak lazım bilemedim. Marina'dan mı, Bodrum Kalesinden mi, plajlardan mı, otellerden mi, kulüplerden mi?..

Bodrum'a ben genelde deniz, güneş ve eğlence için gidiyorum. Ama siz turistik gezi de yapayım derseniz gitmeniz gereken yerlerden biri Bodrum Kalesi, heybetli görünüşü ile Bodrum'un simgesi haline gelmiş olan kale bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor.

27 Şubat 2011 Pazar

KAPADOKYA


Son Güncelleme: 2014

Kapadokya gezisi için en doğru zaman bahar ayları. Hava hem insanı bunaltacak kadar sıcak olmuyor, hem de dışarıda rahat gezemeyecek kadar soğuk olmuyor...

Ben Kapadokya'ya bir kaç kez gitme fırsatı buldum. Çoğu baharda, bir tanesi Kasım'da. Genelde Kayseri’ye uçak ile gidip oradan araç ile Kapadokya’ya geçmeyi tercih ettim çünkü Kayseri uçak saatleri genel olarak daha mantıklı oluyor. Kalabalık bir grup giderseniz yerel bir acente ile önceden anlaşıp bir servis minibusunu şöförlü olarak kiralayabilirsiniz. Araç havalimanından sizi alıp önceden belirlediğiniz tur programı dahilinde gezdirebilir. Bu turu isterseniz rehberli, isterseniz rehbersiz ayarlayabilirsiniz. Ben iki türlü de denedim, ikisi de gayet güzeldi.

Kapadokya eminim Türkiye yerine başka bir ülkede olsaydı koşa koşa gider ve hayran kalırdık. Burada olunca daha kolay geliyor insana gitmek ve bu doğa harikasına gerekli önemi vermiyoruz diye düşünüyorum. Yurtdışında bir çok yere gitmiş ama Kapadokya'yı henüz görmemiş bir sürü tanıdığım var. Ne büyük kayıp...

6 Şubat 2011 Pazar

POLONYA - VARŞOVA

Varşova... Bir haftasonu tatilinde tercih edebileceğiniz, insanları güzel, havası soğuk, düzenli şehir... Yani Varşova öyle 1 haftalık bir şehir değil, şehri maksimum 2-3 günde talan etmeniz mümkün. Ancak 4-5 günlüğüne gidip, gitmişken Krakov’a ve Auschwitz’e de geçebilirsiniz tabiki... Biz geçmedik ama Krakov’un da çok güzel olduğunu duyduk.

Öncelikle Varşova ile ilgili ilk bilmeniz gereken şey soğuk olduğu. Kışın gidiyorsanız bol miktarda kıyafet götürüp kat kat giyinmeniz önerilir. Atkı, eldiven, bere, kulaklık unutulmaması gerekenlerden. Kışın çok soğuk olduğu bir gerçek, ancak kışın evleri ve caddeleri beyaz kar ve ışıklandırmalar ile görmek de gerçekten çok farklı bir keyif.

Şehrin en ünlü caddesi Nowy Swiat... Cadde oldukça uzun, bir başından diğer başına yürürken yol üzerinde bir çok restaurant, cafe ve butik ile karşılaşacaksınız. Caddede Costa Cafe’de oturup kahvenizi içerken dışarıdan geçenleri ve güzel evleri izlemeniz önerilir. Cadde üzerindeki 24 numaralı girişten ara sokağa girdiğinizde salaş barlar ile karşılaşacaksınız. (Aynı yerde bir Türk dönerci de var) Burası daha çok üniversite gençliğinin takıldığı barlardan oluşan bir sokak, ucuz bira içmek isterseniz gidebilirsiniz.

19 Ocak 2011 Çarşamba

CUNDA

Son Güncelleme: 2015

Ayvalık’a incecik bir köprü/yol ile bağlanan şirin ada, Cunda... Diğer adı da Ali Bey adası... Gidilmeli, görülmeli, sahildeki balıkçılarda muhteşem ege mezelerinin, balıkların tadına varılmalı, dar sokaklarda gezilmeli, Rum evleri fotoğraflanmalı...

Deniz tatilinden çok dinlenme, yeme-içme tatili için uygun olacaktır. Ayvalık’a çok yakın olduğu için denize girmek için Sarımsaklı Plajı’na gidilebilir. Cunda’da da Çataltepe Plajı tercih edilebilir.

Cunda’da Yemek;

En tanınan restaurant’ı Bay Nihat, özellikle ara sıcaklar ve mezeler konusunda iddialı ve başarılı. Garsonların ilgi ve alakası sizi mest edecek cinsten. Benim en sevdiklerim kalamar tava ve soslu dil. 
                                          

                                             

                                            

Bay Nihat'a gitmenizi öneririm ama daha uygun fiyatlı fakat daha az ünlü olan diğerlerinden de benzer performans almak mümkün.

Her tür balığın yanı sıra papalina tavsiye edilebilir (küçük kızarmış balıklar). Tabii benim önerim papalina yerine Mercan, Lipsos, Fener gibi seçenekler ama zevkler farklı olabilir... Yenmesi gereken mezelerden en kaçırılmaması gerekenler; Kabak Çiçeği Dolması, Ahtapot salatası, Kuzu Kulağı Salatası ve Deniz Börülcesi. Ayrıca ara sıcak olarak ızgara kalamar ve ızgara ahtapot önerilerim.

                                             

                                             
Yemek yerken başınızdan ayrılmayan kediler ise Cunda’nın tek dezavantajı. Kediler sudan kaçtıkları için restaurantlar size kedi kovmak amaçlı su veriyorlar, ancak zavallı hayvanları ıslatmak çok hoş bir davranış değil elbette. Bu nedenle suyu tepelerinden aşağı dökmek yerine onlara sadece şişe göstermeniz yeterli, şişeyi görünce uzaklaşıyorlar... :) Rahatsız olmayanlar kediler ile birlikte yemeklerini yiyebilirler elbette...

Cunda'da hemen hemen her restaurant'ta yemek yedim. Hepsi standart üstünde diyebilirim. Ama benim favorim tavsiye üzerine gittiğim Balıkçı Bahtiyar. Burada Gerdeme salatası, karides mantı, peynirli kidonya ve sıcak ege otları güveci kaçırılmaması gerekenlerden.




                                                

                                     

                                               

                                               

Bu arada benzer lezzeti İstanbul’da almak isteyenler için Bostancı sahildeki Cunda restaurant’ı ziyaret etmeliler. Özellikle mezeler ve Fener kavurma kaçırılmaması gerekenlerden.

Cunda’da gidilmesi gereken bir diğer yer Taş Kahve. Hemen sahilde restaurant’ların ortasında bulunan Taş Kahve’de kahvaltınızı yaparken gazetenizi okuyabilir, ya da Türk kahvenizi içebilirsiniz. Ayrıca Cunda’da müthiş sakızlı dondurmayı ve lokmayı da tatmanızı öneririm. Gerçekten çok başarılı... Sahilde yürürken dondurmacılardan gelen müthiş külah kokusuna karşı koymanız zaten imkansız.


Şayet bir öğününüzde deniz ürünü dışında bir şeyler yemek isterseniz Pizza Uno’ya uğrayın derim. Ben yedim, çok da memnun kaldım :) Pizza Uno'yu hem pizzaları ile hem de sempatik servis elemanlarıyla çok beğeneceksiniz.


NOT. Geri dönerken Cunda’dan zeytinyağı ve sepet peyniri almayı unutmayın. Ekbir zeytinyağı ve kozmetik hemen merkezde bulunan küçük bir dükkan ama içinde zeytinyağının tüm nimetlerine ulaşabiliyorsunuz. İnternet sitesinden de alışveriş yapma imkanınız var elbette.


Cunda’da Konaklama;

Otel olarak yüksek bütçeler için Ortunç Club Otel önerilir. Plajı da oldukça güzel. Koyu zaten efsane.

Merkezde konaklamak isterseniz Yundantik isimli butik oteli öneririm. Otel hizmeti, temizliği itibariyle gerçekten tavsiye edilir. Cunda'da sahildeki balıkçılara oldukça yakın hemen 1 arka sokaklarında kendi halinde güzel bir konak burası. Sahibi olan bayan gerçekten çok sevecen ve yardımcı. Sabah kahvaltısı tam bir Ege kahvaltısı. Odalar, banyolar temiz ve modern.

/

Merkez olmasın, kendi denizi olsun ama Ortunç kadar da pahalı olmasın derseniz da Cundavilla'yı deneyebilirsiniz. Bu butik otel, gerek küçük plajı ve bahçesi, gerek sempatik ve yardımcı personeli ile gerçekten çok güzel.

                                                     

                                                     

                                                     

                                                     

                                            

Cunda'da gece Yunan eğlencesi isterim derseniz adres Moshos taverna. Yunan müziği eşliğinde güzel mezelerden tadabilir, gece boyu dans edebilirsiniz.

Kısaca Cunda keyifli ve huzurlu bir tatil geçirmek için birebir diyebilirim.

Keyifle...

13 Ocak 2011 Perşembe

FRANSA - PARİS

Geldik nereden başlayacağımı bilemediğim için bir türlü yazmaya başlayamadığım şehire...

Öncelikle belirtmeden geçemeyeceğim mümkünse Paris'e Mayıs-Eylül döneminde gitmenizi öneririm. Zira Paris, cafelerinde dışarıda oturup kahvenizi yudumlarken keyfine varacağınız, dışarıda şarabınızı içip etrafı izlemekten zevk alacağınız bir şehir.


Görülmesi Gereken Yerler;

Öncelikle şehrin ortasından Sen (Seine) nehri geçiyor, nehirde bir tekne gezintisine çıkmanızı öneririm.

Notre Dame: Görmezseniz Paris'e gitmiş sayılmayabilirsiniz :) Özellikle Gülpencereleri denilen pencereler çok ilgi çekici, yapı genel olarak çok ihtişamlı. Gerçi bir süre sonra Avrupa'da gördüğünüz tüm katedraller birbirine benzemeye başlıyor ama Notre Dame yine de görülmesi gerekenler arasında ilk sıralarda sayılmalı.

Louvre Müzesi: En az bir tam gününüzü bu muhteşem müzeye ayırın. Ben bütün bir gün gezdim ve ona rağmen görmediğim bir çok eser kaldı. Yani aslında bir tam gün bile ayırsanız Louvre'u layıkıyla gezmeyi başamıyorsunuz. :) Ben gittiğimde müze işçileri grevde olduğu için ücret ödememiştim ama yanlış hatırlamıyorsam yüksek bir giriş bedeli vardı. :) Bu arada müzedeki güvenlik önlemleri had safhada, öyle ki Mona Lisa'nın tablosunun fotoğrafını çekmeye kalkarsanız bir zenci güvenlik görevlisi ile burun buruna gelebilir ve direk azarlanabilirsiniz. Aman dikkat!!!   http://www.louvre.fr/llv/commun/home.jsp