15 Eylül 2014 Pazartesi

MARMARA ADASI

Efendim gitmezseniz öleceğiniz bir yer mi? Hayır. Hatta ne kaybederiz derseniz? Yani bir gidin görün fikir sahibi olmuş olursunuz en azından diyebilirim :) Yok yani aslında o kadar da kötü değil gerçekten. Belki benim ön yargılı gitmemim ve hatta sezon sonu (Eylül) gitmemin de etkisi olabilir.

Adaya feribotla ulaşıyorsunuz (haliyle), Tekirdağ'dan arabalı feribot ile ya da Bostancı-Yenikapı'dan denizotobüsü ile gidebiliyorsunuz. Bostancı'dan 3,5 saat sürüyor. İlk ön yargı da burada başlıyor aslında. 3,5 saatte Londra'ya giderdim ben diye söylene söylene gittim mesela ben. Neyse adada 2-3 tane otel var. Bir tanesi direk feribottan iner inmez karşısınıza çıkan Sunlight. Öyle otel derken fazla beklentinizin olmaması gerektiğinin farkındasınızdır umarım... Hayır beklentiniz varsa sıkıntı olacaktır.

Neyse ada büyük ama yapılacaklar çok fazla değil. Sahilde bir kaç tane çay bahçesi var, orada oturup çay, ada çayı, kahve içebilirsiniz. Fazla seçenek yok malesef. Tost olarak sadece Ayvalık tostu var. Çay bahçelerinin hemen arkasında yol üzerinde çok güzel pastaneler var, sabahları önlerine tezgah açıyorlar. Her şey o kadar iştah açıcı ki hemen bütün ürünlerden almak istiyorsunuz.

Uzun zamandır yaptığım gezilerden vardığım sonuç turistik yerleri güzelleştirmek yerine mahvediyoruz. Adalar mesela, elinde dört tarafı deniz ile çevrili muhteşem bir yer var, cafeler açmışsın, restaurant'lar koymuşsun. İnsan birazcık sadece birazcık görüntüye özenir. Yeşil tenteler, florasanlar, her biri 5 benzemez yan yana mekanlar... Halbuki en azından sahildeki şu çay bahçelerine beyaz tahta masalar koysan, her birinin masa örtülerini farklı farklı yapsan. Biri mavi, biri kırmızı, pötikareler vs vs Daha insanlar feribotla yanaşırken kendilerinden geçseler... Adada bunu yapan tek mekan vardı. Adı Rengarenk, çok keyifli bir cafeydi. Sahibi de çok ilgili ve tatlı bir bayandı. Kendisine ayrıca teşekkür ettim tabii ben bu özeni için :)



Adada gitmeyi tercih ettiğimiz iki köy oldu, biri Çınarlı, biri Manastır. Manastır deniz için, Çınarlı ise sadece görmek için. Çınarlı'nın girişinde 1001 yılında dikilen kocaman bir çınar ağacı var. Minibüsler ile adadaki tüm köylere gidebiliyorsunuz. Eylül'de saat başıydı bu minibüsler, normalde yarım saatte birmiş. Ayrıca her yerde taksi seçeneği var. Çok daha kısa sürüyor, tercih etmenizi öneririm.


Manastır gerçekten çok güzel bir koy. Bana biraz Sakız adasında gittiğim koyları anımsattı. Deniz çok güzeldi, hemen koyun içindeki Davran Motel'in restaurant'ı da öğlen yemeği yemeniz açısından ideal. Yeterli şeyler mevcut; bira, patates, hamburger, ice coffe, çay, hatta zeytinyağlı tabağı (benim tercihim bu yönde olur genelde) vs vs


2 Eylül 2014 Salı

İTALYA - BOLOGNA

Aslında hedefim Bologna değildi açık söylemek gerekirse ama İstanbul'dan Milano'ya gittiyseniz, boş gününüz de varsa Bologna'ya gitmenizi önerebilirim. Başka bir deyişle; İstanbul'dan kalkıp Bologna'ya direk tatil için gitmenizi önermiyorum :) Milano'dan tren ile 1 saat 5 dk'da ulaşabiliyorsunuz Bologna'ya.

Şehire kızıl şehir diyorlarmış ki çok haklılar şehirde tüm binalar kırmızı, turuncu renkli. Bu da tabii genel olarak çok tarihi ve güzel bir atmosfer veriyor şehre. Binaların arasında, ara sokaklarda gezinirken kendinizi Ortaçağ'da kaybolmuş hissediyorunuz.


Tren garı ile şehir meydanı arasında Via dell'indipendenza var, burası alışveriş caddesi. Bana genel olarak Cenova'yı hatırlattı burası.