19 Ekim 2014 Pazar

FRANSIZ RIVIERASI (NICE - EZE - MONACO - MONTE CARLO - CANNES )

Üzerinden çok zaman geçmeden, unutmadan yazmaya çalışacağım yine. Kurban bayramı için seçimim Fransız Rivierası oldu. Hani değdi mi derseniz, değdi elbette ama nedense bugüne kadar duyduğum, hayal ettiğim gibi bir yer de değildi. Tipik bir Avrupa pazarlaması diye düşünüyorum. Yani gidilir mi gidilir ama başlıkta bahsettiğim bölgeler için maksimum 3 gün gezilir ve dönülür kanaatindeyim. Ee tabii yaz dönemi gidiyorsanız üstüne 2 gün daha koyup deniz de yaparsanız 5 güne çıkabilir ama bence ötesi yok.

Neyse daha fazla ukalalık yapmadan başlayayım şehir şehir anlatmaya...

Öncelikle THY Nice uçağıyla gidip tüm bölgeyi Nice'de kalarak gezmeye karar verdik biz. Birbirlerine trenle çok yakın olan yerler olduğu için size de önerim kalmak için Nice'i tercih etmeniz olabilir.

NICE
Uçağın havalimanına inmesi ile şehir merkezindeki otelime varmam arasında tam 15 dakika vardı. Gerçekten inanılır gibi değildi. Pasaport kontrolü  3 dakika sürdü (bayram nedeniyle uçak full olmasına rağmen), bavul gittiğimde gelmişti, taksiye bindim 10 dakika sonra oteldeydim. Kendim de pek inanamadım. Otelimiz Brice isimli bir oteldi, yine booking.com'dan bulundu elbette. Konumu çok merkeziydi.  Oldukça memnun kaldık hem konum, hem fiyat, hem hizmet açısından.

Nice'e bizim gibi deniz dışı bir mevsimde gidiyorsanız, şehirde ilk iş Promenade des Anglais'de (sahildeki caddenin adı) yürüyüş yapmanızı ardından da bunun sonundaki old town (vieille ville)  tabir edilen yerde dolanmanızı öneririm.

Place du palais de justice'de pazarı gezmeniz, meydanda bir kahve içmeniz ve sonrasında çiçek pazarında (marche aux fleurs) dolaşıp alışveriş yapmanız zaten yapmadan dönülmemesi gerekenler arasında. Özellikle çiçek pazarı çok keyifli. Biraz Barselona La Boqueria, biraz da Amsterdam Bloemenmarkt tadında. Zaten şehir içinde yapacağınız fazlaca bir şey yok ama bu aktiviteler zaten oldukça keyifli. Pazardan alınabilecek şeyler sabun, zeytin, meyve, çiçek, şekerleme gibi küçük hediyelik şeyler.









Hemen pazarın yanında bir şato (Chateau de Nice) var ve asansör ile şatoya çıkabiliyorsunuz. Manzara elbette muhteşem. Bir tarafta liman, diğer tarafta da plaj var. Her iki tarafı da sahil boyunca yürüyüp gezebilirsiniz. Ayrıca geleneksel üstü açık şehir turunu alıp şehri genel olarak bir gezebilirsiniz. Biz boş zaman kaldığı için aldık ama gerek var mı derseniz, bence yok. Zira Nice'de öyle çok da gezip görecek bir şey yok. Güzel Fransız evleri var evet, bir de sahil var ama bunu görmek için otobüse gerek yok. Yürümek iyidir :)







Cafe olarak önerim hemen sahildeki Apero bar'ın üst katı, denize karşı içkinizi, kahvenizi içip keyifli zaman geçirebilirsiniz. Nice'in en güzel tarafı ise elbette yemek! Midyenin ve deniz ürününün dibine vurmanız mümkün Çiçek pazarında Eclat du Cours'da deniz ürünlü paella yiyip İspanya'yı yad edebilir, midyeye dalıp Belçika diye iç geçirebilirsiniz (midyenin yenmeden önceki fotosu yok malesef, o kadar dayanamadık kendisine). Ayrıca La Favola adlı restaurant'ta da muhteşem İtalyan makarnasına dalabilirsiniz. Hepsinin yanında bir kadeh şarap şart ama... Kahvaltı genelde otellerde oluyor ama takdir edersiniz ki, Fransız kahvaltısı eşittir kruvasan + kahve. Yok ben bunu istemiyorum ya da istiyorum ama denize karşı derseniz deniz kenarındaki tüm cafelerde kahvaltı mevcut. Omlet vs da dahil bu cafelerdeki seçeneklere.





Nice'de bunun dışında müze gezmek de istiyorum derseniz Modern Sanat Müzesi şehir merkezine oldukça yakın. Alışveriş için kocaman bir alışveriş caddesi var, her tür mağaza mevcut, caddenin adı Avenue Jean Medecin. Burada alışveriş yapabilir hemen yakındaki Rue Massena'da Pinocchio dondurmacısında (Gelateria Pinocchio) dondurma yiyebilirsiniz. (Nutella'lı muhteşem)


EZE
Nice'de geçirilen bir günden sonra tren ile 10 dakika uzakta bulunan Eze köyüne gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Yalnız burada bir ek bilgi vermeli. Eze (Ez diye okuyun, Eze deyince düzeltiyorlar ısrarla :) ) Orta çağ'dan kalma çok keyifli bir köy ve bir dağın tepesinde. Siz bizim yaptığımız gibi trenle giderseniz Eze sur mer isimli durakta ineceksiniz ve o noktada bir şeyin ters gittiğini anlayacaksınız. Kıt Fransızca kelime bilgimle mer'in deniz olduğunu bildiğimden ve Eze'in de dağın tepesinde olduğunu bildiğimden bir noktada yanlış bir yerde olduğumuzu tahmin ettim ama sanırım geç kalmıştım bunu fark ettiğimde...

Neyse bir vesileyle Eze sahilini de görmüş olduk :)



Eze sahilden köye baya bir mesafe var, sorduğumuz bir Fransız yürüyerek gidemeyeceğimizi iletti. Taksi bulun dedi ama Fransa'da taksi bulmak öyle kolay bir iş değil. Bu arada ön yargılı olmamakta fayda var Fransızlara karşı, evet halk İngilizce bilmiyor ama yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Neyse uzun uğraşlar sonucu yol kenarında bir taksi tabelası ve telefonu bulduk ve aradık, 15 dakika sonra taksi gelip bizi aldı ve 40 Euro'ya köye çıkardı. Siz bunu yaşamamak için şehirden direk otobüse binin ve Eze köyüne gidin. Böyle bir otobüsün varlığını gittikten sonra öğrenmek acı bir deneyim oldu.

Neyse sonuçta köye vardık ve değdi. Köy orta çağdan kalma orjinal hali ile korunmuş, daracık sokakları ve sokaklardaki küçük dükkan ve cafeleriyle çok keyifli.

 



Yemek olarak o cafelerden birinde bu sefer deniz ürünlü risotto denemesi yaptık, tam not aldı.


Eze'den geri dönüş yolunda yürümeye karar verdik. Köyün dağın tepesinde olduğunu söylemiştim hatırlarsanız, işte o dağdan aşağıya indiğinizi düşünün. 40 dakika sürüyor iniş ve oldukça dik ve taşlı bir yokuştan iniyorsunuz. İnerken harika bir manzara var ama gözünüz pek manzarayı görmüyor zira sürekli bir kayma, düşme korkusu. Hayır düşseniz kafanızı yarsanız ambulans falan da gelmez/gelemez... Ama trekking adına çok keyifli bir 40 dakika sonrası yediğimiz Risottoyu eritmenin verdiği mutlulukla trene ulaşıyoruz. Bu yol Nietzsche'nin Yolu olarak geçiyor. Nietzsche'nin buhranının nedenini de çıkartmış olduk biz kendimizce bu yolu inerken :)




MONTE CARLO - MONACO
Bir sonraki durak Monaco - Monte Carlo. Burası Eze'den 5 dakika uzaklıkta (bu sefer trenle). Trenden iner inmez otobüs ile Monaco merkeze gidebiliyorsunuz. Şehirde kullanacağınız otobüsler 1 ve 2 numara, bunlar Monte Carlo ve Monaco merkeze gidenler. Diğerleri başka yerlere gidiyor.

Monaco sarayı düşündüğümden küçük. İnsan saray gibi bir şey bekliyor en nihayetinde ama Monaco kralı Yalova kaymakamı tadında bir şey sanırım sarayı öyle Buckingham falan gibi beklememek gerek. Sabah saatlerinde asker değişimi töreni oluyormuş, eğer hala sıkılmadıysanız bu değiş tokuş merasiminden izlenebilir. Ben olayı pek manalı bulmadığımdan ilgimi çekmedi açıkçası...


Sarayın yanından manzara muhteşem. İste Monaco burası...
                         



Monaco sarayına giderken karşılaşacağınız bu muhteşem çikolatacıya bir girin derim. Çok keyifli...


Monaco sarayına giden yol... Yine o güzel daracık yollar...


Monte Carlo ise casinolar ile meşhur. Şehir zaten oldukça küçük, otobüsle şehri gezmek 10 dakika sürüyor. Monte Carlo'da casinolar meydanında Cafe de Paris'de bir bira, kahve vs içip meydana bakmak keyifli. Casino'ya da girmek gerek elbette, içeriyi bir görmek için. Ben oynamamayı tercih ettim, 5 dakika'da 100 Euro bırakmaya gerek olmadığını düşünerek ama denemek isteyen arkadaşımın 20 Euro'yu eritmesi tam 35 saniye aldı :) Kıbrıs'tan tecrübeli olduğumdan uzak durmayı tercih ettim. Ancak oynamayı seven için Monte Carlo bir cennet. 

Bu arada lüks arabalar ve lüks mağalar her yerde. Nice'de o görkemi pek hissetmiyorsunuz ama Monte Carlo'da bunu hissetmemek mümkün değil.


CANNES
Evet yine Nice'den bir trenle (bu sefer ters istikamete) Cannes'a yaklaşık 20-30 dakikada ulaşmanız mümkün. Trenden inince sahile doğru yürüyün. Biz deniz mevsiminde gitmediğimiz için Cannes'da yapabildiğimiz aktiviteler film festivalinin olduğu yere gitmek (ki buranın bir olayı yok), alış veriş yapmak ve bir şeyler yemek/içmek oldu.

Sahilde bildiğiniz bütün lüks mağazalar var. İnsan kendini alamıyor sürekli birisine girip, bir diğerinden çıkıyorsunuz. Alışveriş konusunda kendinizi tutmanız oldukça zor oluyor, ki tutamıyorsunuz :)


Fransa'nın her yerinde olduğu gibi evler ve ekmekler muhteşem. Benim için Fransa bu sanırım; şarap, ev, ekmek :) Yemek deyince tercihim hep İtalyan, İspanyol ya da Yunan oluyor zira... :)


Sahile inerken La Croisette des Pains'in vitrini... Bütün sokak ekmek kokuyor...


Buradan St Tropez'e gitmek isterseniz önce Cannes'dan St Raphael'e gitmeniz oradan da otobüse binmeniz gerekiyor. Biz değmeyeceğine kanaat getirdik. Gidip değdi diyenler varsa ayrı tabii :)

Bizim 3 günlük Fransız Rivierası maceramız böyleydi. Tatili 6 gün planlayıp 3 günde bunları halledince madem İtalya'ya bu kadar yakınız neden oraya geçmiyoruz ki diyerek plan dışı bir İtalya tatili yaptık. Onun yeri bende ayrı, o yüzden onu ayrı yazacağım :)

Keyifle...

Magnet
Son olarak magnetlerin bir gezi için bende ne kadar önemli yeri olduğunu şu yazımda anlattım.

Bu gezinin magnetleri şöyle;






18 yorum:

  1. Böyle güzel bir bloğun hiç yorumu olmaz mı? Hemen yazıyorum. Blog çok bilgilendirici, detayları özgün yorumlamanız farklı bir değer katmış.Tebrik ediyorum. Benim bloğumu merak edersen.
    :http://dnyaninetrafinda180gn.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. çok samimi çok içten yorumlar olmuş. çok teşekkürler, sağlam bir referans oldu.

    YanıtlaSil
  3. çok keyifle okudum, espirili ve bilgilendirici... teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Blog'da kullandığınız ulaşım araçları ve fiyatlar hakkında da bilgi verilmesi oldukça yararlı olur diye düşünüyorum. Ancak şimdiye kadar okuduğum Blog'lar arasında en güzel ve eğlenceli gezi notları sizi Blog'da, özellikle magnetler çok özel görünüyor. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. merhaba, blogunuz cok keyifli, tam da bu yaz gidecegim yerlerle ilgili bilgi vermissiniz :) bana da kendi blogumu guncellemem gerektiğini hatırlattınız :) keyifli gezmeler

    YanıtlaSil
  6. Çok teşekkürler. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  7. Merhaba,

    Bloğunuz, özellikle Fransız rivierası ile ilgili yazınız çok güzel. Ben de geçtiğimiz yaz benzer güzergahta seyahat ettim. İzlenimlerimi sizinle de paylaşmak isterim.

    http://elif.baslak.com/rota-fransiz-rivierasi-1/

    http://elif.baslak.com/rota-fransiz-rivierasi-1/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fotograflar da, yazı da çok güzel. Keyifle okudum, teşekkürler :)

      Sil
  8. çok beğendim yazıyı ^_^ çıktısını alıp ona göre gezeceğim .. hatta fotoğrafların da çıktısını alacağım , parmağımla gösterip bundan istiyorum diyeceğim ..zira benim fransızca je 'den ibaret :)

    YanıtlaSil
  9. ellerinize sağlık. elimden geldiğince seyahat öncesi bloglara bakarım. hem çok anlaşılır hem de akıcı bir üslbunuz var :)

    YanıtlaSil
  10. Cannes a kadar gelip saint Raphaël i atlamaniz sansizlik olmus...tabi dogal guzellikleri seven biriysenz

    YanıtlaSil