30 Kasım 2010 Salı

İTALYA - NAPOLI & POMPEI

Eveeet Roma’ya kadar gelmişken Napoli’ye gitmekte fayda var dedik ve Roma ana istasyondan tren ile 2-2,5 saatlik bir yolculuk ile Napoli’ye ulaştık. Tren yolculuk saati vereceğiniz paraya göre değişiyor tabii, ne kadar çok para verirseniz o kadar kısa zamanda gidebiliyorsunuz :) (Hızlı trenler pahalı malum)

Trenden Napoli limanındaki ana merkezde iniyorsunuz. Bir anda bir karmaşıklık sizi bekliyor tabii, her taraf kalabalık, insanlar, konuşmalar, burada insanlar daha Akdeniz’li sanki, daha çok ellerini kullanıyorlar konuşurken... 

Napoli’ye gider gitmez bizim ilk işimiz pizza yemek oluyor elbette. Napoli meşhur Margherita pizzanın doğduğu yer. Bu pizza renkleri ile İtalya bayrağı ile özleştiriliyor. Beyaz renk mozarella’yı, kırmızı domates’i ve yeşil de fesleğeni ifade ediyor. Bunlar birleşince de pizzaların kraliçesi Margherita pizza ortaya çıkıyor. Napoli’de bu pizzanın en kralını yemek istiyorsanız Pizzeria Brandi’ye gitmenizi öneriyoruz, çünkü burası Margherita pizzanın doğduğu yer. Restaurant 1780 yılında kurulmuş ve 1889 yılında Kraliçe Margherita’nın ziyaretinin onuruna pizza Margherita’yı yaratmış. Ama dikkat restaurant saat 1’den önce açılmıyor.

Tren istasyonundan restaurant’a giderken geçeceğiniz ana caddede (Corso Umberto) alışveriş yapabileceğiniz bir çok mağaza bulunuyor (ayakkabı, kıyafet vs) ve fiyatlar Roma’ya göre çok ucuz. Ancak biz oradan Pompei’ye geçeceğimiz için ve elimizde poşet olmaması gerektiğinden malesef bir şey alamamıştık. Pompei’ye gidecekseniz de önce Pompei, sonra Napoli yaparsanız alışverişten mahrum kalmamış olursunuz :)

Napoli’de gidilebilecek yerler arasında Duomo ve Arkeoloji Müzesi sayılabilir. Biz acele ile Pompei’ye gittiğimiz için müzeye girememiştik. Bir de Galleria Umberto I isimli pasaj/galeri görülebilir. Tavanı çok görkemli olan bu mekanda kendinizi Napoli’de gibi değil de Paris’te gibi hissediyorsunuz.

26 Kasım 2010 Cuma

YUNANİSTAN - ATİNA

Eveeet gelelim komşuya... Atina görülmesi gereken bir şehir. Şehirde hem tarih koklayabilir, hem doyasıya yemek yiyebilir, hem denize girebilir, hem sıcakkanlı insanlar ile muhabbet edebilirsiniz. Tabi bir boğaz olsun, efendim bir boğaz köprüsü yok, o ayrı mesele :))

Şehrin merkezi Syntagma olarak geçiyor ve bir çok yere metro ağı ile bağlanıyor. Ayrıca Plaka ve Monastiraki de uğramadan dönmeyeceğiniz merkezler. (Bu arada bunların hepsi dip dibe olduğu için zaten birine gidince diğerini görmemeniz mümkün değil. :) ) Biz Omonia diye başka bir merkezde kalmıştık. Plaka'ya, Syntagma'ya çok yakındı, metro dibimizdeydi ancak sanki geceleri biraz tedirgin edici bir yerdi...

Monastiraki'de bulunan Flea Market her daim kalabalık bir pazar yeri. Pazarda her tür hediyelik eşya, kıyafet vs bulunabilir. Tarih şehrin içinde olduğu için Flea market'e bir kaç yüz metre uzaklıkta meşhur "Tower of Winds" görülebilir. Bu Mermer anıt MÖ 2. yy'da yapılmış.

23 Kasım 2010 Salı

PORTEKİZ-LİZBON

Derler ki Lizbon İstanbul'a benzermiş. Ben bu cümlenin gerçekliğini kanıtlamaya çalışmaktan mıdır bilmem, her yere bakıp "Aaa, evet bak burası aynı İstiklal Caddesi" falan gibi yorumlar yaptım tabii. Ama objektif bakınca Tagus nehri üzerindeki muhteşem köprü ve şehrin 7 tepeli olması dışında çok da benzetmek mümkün değil gibi.. Daha ne olsun demeyin bence İstanbul hiçbir yere benzemez, bence İstanbul her yerden güzel... :))

Neyse Atlas okyanusu kıyısındaki bu ülke çok eskilerde tarih kitaplarından hatırlayacağımız üzere çok zengin ve deniz ticaretinin merkezi olan bir ülkeymiş. Vasco da Gama'nın Hindistan'a deniz yolu ile gitmeyi başarması ile bu ticari zenginliğe ulaşılmış. Ancak 1755 depremi ve ardından gelen tsunami sonrası  Lizbon bu eski servetini kaybetmiş.

Şehrin en eski bölümü olan old city diyebileceğimiz yerin adı Alfama. Merkez ise Baixa diye geçiyor.

Alfama'da bir çok cafe ve restaurant bulunuyor. Ayrıca şehrin en meşhur eseri olan kale de bu bölgede. Castelo de Sa Jorge isimli kalenin tepesine çıkarsanız muhteşem Lizbon manzarasını izleyebilirsiniz.

Baixa bölgesinde ise Restauradores meydanı görülmesi gereken yerlerden. Burası şehrin en kalabalık yerlerinden biri. Meydanın hemen yanındaki Portas de Santo Antao caddesinde bir çok restaurant bulunuyor.
Yine Baixa'da görmeden geçmeniz mümkün olmayan Elevador de Santa Justa'yı göreceksiniz. Bu asansör ile en tepeye çıkıp Lizbon'u yukardan izleyebilir, cafede bir kahve içebilirsiniz.

Şehrin merkezine nispeten uzak olan yine Tagus kıyısında Belem isimli bir başka bölgesi daha bulunuyor. Burada Belem Kalesi görülmeli. (Torre de Belem) Ayrıca Padrao Dos Descobrimentos'u (keşifler anıtı) da kesinlikle görmenizi öneririm. Bu anıt Portekizli denizcilerin dünya üzerinde yaptığı keşifleri simgeliyor ve üzerinde bu denizcilerin heykelleri bulunuyor.

21 Kasım 2010 Pazar

İSVİÇRE-ZÜRİH

Öncelikle hazırlıklı olmanızda fayda var, bu şehirde yemek, içmek, alışveriş vs her şey pahalı. Biz Wellenberg isimli oldukça merkezi bir otelde kalmıştık. Otelin tam karşısında Hotel Adler bulunuyor. Bu otelin restaurant'ı İsviçre yemeği yemek için ideal yer. Restaurant'ın ismi Swiss Chuchi. Buraya gidip peynir fondüe yemenizi öneririz.


BAE-DUBAI

Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan bu şehir bir çölün para ile neye dönüştürülebileceğinin kanıtı... Aslına bakarsanız bir Kral bir şehri nasıl turistik hale getirebileceğine dair kafa yormuş ve değişim başlamış. Şehre girdiğinizde direk olarak şehrin insan yapımı olduğunu fark ediyorsunuz, her şey yapay görünüyor. Palmiyeler, meşhur doldurulmuş adalar - Palm Islands, gökdelenler, yapay nehirler vs...

MISIR-SHARM EL-SHEIKH

Mısır'ın Sina yarımadasının ucunda bulunan şehir özellikle dalmak isteyenler için ideal. Ayrıca Türkiye'de kış yaşanırken bile sıcak havası ile denize girmeye müsait olduğu için özellikle kışa denk gelen bayram gibi tatillerde tercih edilebilir.

Dalış yapmanlar "Ben orada ne yaparım?" diyorlarsa yanılıyorlar, zira yanınıza sadece bir şnorkel almanız Sharm'ın tadını çıkarmanız için yeterli. Hatta yanınıza almazsanız da oradan çok uygun bir fiyata almanız mümkün. Denize girdiğiniz hemen her yerde muhteşem mercan kayalıklarını ve rengarenk balıkları görebilirsiniz. Dalış yapan arkadaşlarımızdan öğrendiğimize göre Kaş'ta dalıp 30 metrede gördüğünüz balıkların 10 katını burada şnorkel ile görebiliyorsunuz.

ALMANYA-KÖLN

Köln ile ilgili anlatacak çok fazla bir şey yok malesef. Meydan'daki güzel "Dom" görmeden dönülmeyecek yerler içinde... Kuleleri 157 metre uzunluğunda olan katedral bir Roma Katolik Kilisesi. Görülmesi ve kuleye çıkılması önerilir. Köln merkezi 2. Dünya Savaşı sırasında ciddi tahribat görmüş ve 1950 sonrasında bir çok bina yeniden inşa edilmiş.

BELÇİKA - BRÜKSEL, BRUGGE, GENT

Brüksel deyince akla ne gelir? Muhteşem bir meydan, çikolata ve waffle kokan bir mekan...

Öncelikle bu küçük merkezli şehirde hemen bulabileceğiniz bir meydan bulunuyor, zaten bir tek orası var :) Meydanda oturup bir bira, bir kahve içmeniz önerilmez, şart koşulur :) Yazın giderseniz tadını çok daha iyi çıkarabilirsiniz.

19 Kasım 2010 Cuma

LÜKSEMBURG-BÜYÜK LÜKSEMBURG DUKALIĞI

Efendim Almanya, Belçika ve Fransa tarafından çevrelenen bu küçük ülkeye bahsi geçen 3 ülkenin yakın yerlerinde işiniz yoksa gitmeyin deriz. Biz diğerlerine gitmesek buna da gitmezdik. :)

Şehir UNESCO dünya kültür mirası listesinde yer alıyor. Şehrin en görülmesi gereken yeri Lüksemburg kaleleri. Yeni şehrin olduğu yerde bir çok mağazanın bulunduğu bir cadde bulunuyor ancak mağazalar çok erken kapanıyor.


18 Kasım 2010 Perşembe

MACARİSTAN - BUDAPESTE

Bu buğulu ve güzel şehrin ortasından Danube (Tuna) nehri geçiyor. Şehir 3 ana bölümden oluşuyor Obuda, Buda ve Peste. Obuda ve Buda Tuna'nın bir tarafında, Peste ise diğer tarafında bulunuyor. Nehirde tekne turu kesinlikle önerilir. Nehirde gezerken tarihe tanıklık ediyor gibi hissedeceksiniz kendinizi. Özellikle gece şehrin ışıkları ve nehir bir araya geldiğinde elinize şarabınızı da alıp bu manzaraya bakma ihtiyacı hissediyorsunuz. Tabii kışın soğuk havaya karşı hazırlıklı olmanızda fayda var.

Budapeste bir çok kez çeşitli uygarlıkların saldırısına uğramış ama sonrasında toparlanmayı başarmış bir şehir.

Görülmesi Önerilen Yerler;
  • Osmanlıdan gelen eserlerin de bolca yer aldığı Hungarian National Museum
  • Old Town'daki Mathias Church
  • Kossuth Meydanındaki heykeller ve Parlemento binası. Parlemento binasını daha iyi görmek ve resimlemek için köprüden şehrin Buda tarafında geçebilir ve muhteşem görüntüyü karşıdan resimleyebilirsiniz.
  • St Stephen's Basilica
  • Peste bölümündeki Vaci Street - şehrin alışveriş merkezi olan caddede bir çok mağaza ve cafeyi birarada bulmak mümkün. Zaten şehirde genel olarak zaman geçireceğiniz yer de bu cadde olacak.
  • Chain Bridge - şehrin iki yakasını bağlayan köprü 2. Dünya Savaşında ciddi zarar görmüş bu nedenle renovasyon geçirmiş.

Yiyecek - İçecek
Macaristan şarapları ile ünlü, şarap almanız tavsiye edilir, şişe şişe şarapla dönme olasılığınız oldukça yüksek zaten. Ayrıca paprikaları da çok meşhur. Gulaş çorbası kesinlikle içilmeli, ben de garip bir etkisi oldu gulaşın. Böyle sanki evde babaannenin besleyici, güzel çorbasını içer gibi hissettim kendimi.

Ayrıca oraya kadar gitmişken kaz ciğeri (bu tip tatları sevenler için) de yemeden dönmeyin derim.

Unicum isimli garip ama ünlü de bir içkileri var, tavsiye edilmez ama bilgi vermezsem olmaz...

Umarım fotoğraflar gözünüzde canlandırmanız için faydalı olur.


CEK CUMHURIYETI - PRAG

Masal dünyasında geziyormuşsunuz gibi hissedeceğiniz bir şehir burası. Genel olarak küçük bir şehir olduğu için her yere yürüyerek gitmek mümkün. Ortaçağda yaşıyormuş hissi uyandırıyor insanda sokaklarda gezinmek, sanki o döneme gidiyorsunuz ve inanın geri dönmek de istemiyorsunuz pek.

Şehrin tam ortasından Vltava nehri geçiyor ve şehri ikiye bölüyor. Nehirde tekne ile gezinti tabi ki yapılması gerekenlerden

Şehir 5 ana bölgeden oluşuyor;

  1. Prague Castle
  2. Little Quarter
  3. Old Town
  4. Jewish Quarter
  5. New Town
  • Prague Castle: Görülmesi gereken yerler; St Vitus's Cathedral, St George's Basilica, Royal Palace
  • Little Quarter: Görülmesi gereken yerler; Church of St Nicholas, Charles Bridge. Charles Bridge Old Town ile Little Quarter'ı birbirine bağlar. Köprünün üzerinde bir çok heykele rastlayacaksınız. Charles Bridge fotoğraf çekmek için ideal bir yer.
  • Old Town: Görülmesi gereken yerler; Church of St Nicholas, Old Town Square, Jan Hus Monument, Church of Our Lady before Tyn. Ana meydandaki meşhur astronomik saati orada bulunan cafelerde oturup izleyebilirsiniz. Zaten saat başı yaklaştıkça meydan ve cafeler bir anda turistler ile dolmaya başlıyor. Saati Hanus isimli bir saatçi yapmış ve kral başka bir şehirde aynı saati yapmasın diye saatçinin gözüne mil çektirip gözünü kör etmiş. Hanus da bunun üzerine saat kulesinden atlayıp intihar etmiş ve saati bozmuş. Saat yıllar sonra tekrar çalışır duruma getirilmiş. Saat kulesine isterseniz çıkabilirsiniz, biz çılgın sıra nedeniyle çıkmaktan vazgeçmiştik.
  • Jewish Quarter: Tahmin edileceği üzere bu bölüm sinagogların yoğun olduğu bölüm. Old Jewish Cemetery de görülmesi gereken yerler arasında. Biz old-New Synagog'a da gittik ve bu eski ve sade sinagogtan çok etkilendik. Ayrıca Jewish Museum in Prague da görülebilir.
  • New Town: Görülmesi gereken yerler; National Museum.

SEYAHATLERDEN AKILDA KALANLAR

Bu bloğun amacı seyahatlerde yapılanları, gidilen yerleri, şehirlerin önemli yerlerini ve akılda kalanları henüz unutmadan yazılı hale getirmek. Böylece geriye dönüp bakınca hem neler yaşadığımı hatırlar anılarımı yad ederim, hem de gitmek görmek isteyen insanlara bir fayda da bulunmuş olabilirim diye düşünüyorum.  :)

Keyifle okumanız dileğiyle...

Benim hep "Seyahatler çekiyor içim..." :)