13 Nisan 2016 Çarşamba

ŞANLIURFA

Özellikle son birkaç senedir Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu turları yapmaya çalışıyorum. Nisan - Mayıs ayları hava açısından ideal aylar, tavsiye ederim. :)

Urfa'ya direk uçuş ile hem Atatürk, hem Sabiha Gökçen'den gidebiliyorsunuz. Ben sabah Sabiha Gökçen uçuşunu tercih ettim, yaklaşık 1,5 saat sonra Urfa'da oluyorsunuz. Urfa'da ise havalimanı şehir ulaşımını yaklaşık 40-45 dk'da Havaş ile sağlayabilirsiniz.

Gitmeden önce birçok insan Urfa'nın güvenlik açısından sıkıntı olabileceğini iletmişti ancak yerinde gidip görmüş biri olarak diyebilirim ki güvenlik adına hiçbir sorun yaşamadım. Hatta Balıklıgöl'de karşılaştığım minik rehberimize "Halfeti'ye giderken güvenlik sorunu yaşar mıyız?" diye sorduğumda "Yolda radar falan yok" diye cevap aldım. :) Güvenlikten kastımın ne olduğunu bile anlamayacak kadar hayatlarının içerisinde yok terör... 

Urfa'da ilk iş olarak hemen herkesten duyduğumuz Cevahir Han'da kahvaltı ettik. Kahvaltı hem geniş seçenekli, hem de lezzetli. İnsanlar çok yardımcı ve güler yüzlü.





Sonra soluğu meşhur Balıklıgöl (Halil-ür Rahman)  ve şehir merkezinde alıyoruz. Urfa'nın Peygamberler şehri olarak anılmasının en önemli nedeni Peygamber'lerin atası İbrahim Peygamberin burada doğması ve bir çok peygamberin bir şekilde yolunun buradan geçmesi. İnanışa göre kral Nemrut rüyasında yeni doğan bir çocuk tarafından öldürüleceğini görüyor ve o yıl doğan tüm çocuklarının öldürülmesini emrediyor. İbrahim Peygamberin annesi Sara Hatun ise İbrahim Peygamberi doğurup bir mağaraya saklıyor. İbrahim Peygamber o mağarada ceylanlar tarafından yetiştiriliyor, 1 ayda 1 yıl büyüyerek 15 yaşına geliyor. Sonrasında putperestliğe savaş açtığı için Nemrut tarafından mancınık ile ateşe atılıyor. Atıldığı ateş suya, odunlar ise balığa dönüşüyor ve böylece Balıklıgöl oluşmuş oluyor. Balıklıgöl'ün hemen yanında bir de küçük Aynzeliha gölü bulunuyor. Urfa'ya gidince ilk iş olarak burayı görmeniz gerekiyor diyebilirim. Aynzeliha gölünün etrafı çay bahçeleri ile dolu, Balıklıgöl gezisi sonrası bu çay bahçelerinden birinde bir semaver çay içmenizi de öneririm.








 Ayn Zeliha Gölü
Gece Balıklı Göl


Şehir merkezinde yapılması gereken bir diğer şey Dergah Camii ve çarşıları gezmek. Bedesten çarşısı, bakırcılar çarşısı hepsi iç içe, içlerinde kaybolmanız mümkün ama bence sakıncası yok :) Çarşıların tam ortasında Gümrük Han'da menengiç kahvesi, nargile keyfi de yapabilirsiniz. Müze olarak yeni yapılan Kent Müzesi ve Mozaik müzesi halk tarafından çok övüldü. Biz malesef zamansızlıktan ve yemek yeme sevdasından yetiştiremedik ama en azından Urfa'ya tekrar gitmek için geride bir şeyler bırakmış olduk :)








Şehir merkezinde ilk öğle yemeği için tavsiye ile Şark Kebap'a gidip patlıcanlı kebap ve tabi ki ciğer yiyoruz. Zaten ciğeri çok severim ama diyebilirim ki Urfa'da ciğer gerçekten çok lezzetli. Adana ile yarışır. 



Merkezde bir diğer görülecek yer Hz Eyüp Peygamberin çile çektiği yer. İnanışa göre Eyüp Peygamber çok varlıklı ve imanlı biri, Allah tarafından imanını test etmek için zaman içerisinde tüm varlığı ve en son sağlığı alınıyor. Eyüp Peygamber tüm bunlara rağmen ibadet etmekten hiç vazgeçmiyor. Ve bu sabrının karşılığında karısı ile birlikte gençleştirilip sağlığına kavuşuyor, eski varlığı da Allah tarafından ona geri veriliyor. İşte Hz Eyüp Peygamberin karısı ile birlikte çile çektiği mağara Urfa'da. Burayı ziyaret edebiliyorsunuz.

Urfa'da şehir dışındaki geziler için bizim tercihlerimiz Harran, Halfeti, Birecik ve Göbeklitepe oldu. Aslında en uzak olan Halfeti de yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta. İstanbul'da yaşayanlar için çok sıkıntı olmayacaktır. :) Biz yarım günde Harran, Göbeklitepe yapıp diğer tam günü Halfeti ve Birecik'e ayırdık. Tam denk geldiğini söyleyebilirim.

Harran'a doğru gitmek için ilk seçenek araba kiralayabilirsiniz, diğer bir alternatif olarak ise size özel günlük rehberli araç kiralayabilirsiniz. Biz ikinci seçeneği tercih ettik. İlk gün Harran yolu üzerinde tarlaları görünce Atatürk Baraj gölünün bölge için önemini bir kez daha anladım. GAP projesinin ne kadar önemli bir proje olduğunu ve bölgeye resmen hayat verdiğini gözlerimle görmüş oldum.

Harran Emeviler'e başkentlik yapmış bir bölge, zamanında yaşanan bir deprem sonrası lanetli kabul edilmiş ve insanlar Harran'dan çıkıp etrafına yerleşmişler. Harran İslam Üniversitesi, kemer, gök inceleme için kullanılan gözetleme kulesi görülmeye değer. Harran evleri ile de meşhur, kubbeli kerpiç bu evler yazın serin, kışın sıcak olmanızı sağlıyorlar. Yazın evler kurumaktan, kışın ise yağmurdan zarar gördüğünden yılda iki kere bakım yapılıyor. Hala yaşayanlar var, ancak yakın gelecekte tamamen içleri boşaltılıp turistik olarak koruma altına alınması bekleniyor.














Göbeklitepe yine Harran yolu üzerinde insanlığın ilk tapınağı. Almanlar tarafından kazı çalışmaları devam ediyor, bu sebeple gitmeden açık olup olmadığını kontrol etmenizde fayda var. Rehber tarafından Mayıs'ta kazı başlayacağı için kapatılacağı söylendi. Tapma, tapınma ihtiyacının ve hayvan figürlerinin ta o dönemlerde başladığını görüyorsunuz Göbeklitepe'de. Türkiye'de böyle bir tarih olması ve kazı ve kontrolünün tamamen Alman'larda olması insanı düşündürmüyor değil tabii.





Biz Harran ve Göbeklitepe sonrası geri dönüyorum şehre, baklavacı Şemşettin'de baklava, billuriye ve katmer yiyoruz. Hepsini deneyin derim, hepsi gayet güzel. 




Gece eğlencesi olarak Urfa'da deneyimlemeniz gereken şey güzel bir sıra gecesi. Bir çok yerde yapılıyormuş. Hemen herkes Cevahir Han'dakini övdü. İçkili tercih ederseniz Vezirhan ya da Edessa denenebilir. Biz Vezirhan'a gittik ancak pek memnun kalmadık. Mekanın çok eskiden hamam olduğu söylendi, ondan dolayı bir rutubet sorunu mu var bilemedim ama etrafta çok fazla böcek vardı ve bu nedenle 1 saat oturup kalkmayı tercih ettik. 

Vezirhan'dan erken kalkıp karnımızı da çok doyuramayınca Urfa lahmacununu yemek için Gülhan'a gittik. Çiğ köfte çok güzeldi, ki konuştuğum tüm Urfa'lılar çiğ köfteyi dışarda değil evde yememiz gerektiğini söylediler. Evdekini hayal edemedim :) Ancak lahmacunu ben çok beğenmedim, fazla salçalı geldi. Et miktarı çok yüksek olmasına rağmen, etten çok salça tadı aldım diyebilirim. Damak tadı ile alakalı olabilir tabii. Gülhan'da deneme amaçlı şıllık tatlısı yedim, onu çok beğendiğim, hafif ve lezzetli bir tatlı. Krepe sarılmış ceviz ve kaymak, üzeri de fıstıklı ancak nasıl oluyor bilmiyorum ama gerçekten çok hafif.



Urfa'da herkes çok yardımcı, halk çok ilgili. Birine bir soru sorduğunuzda (ya da sormadığınızda da) hemen anlatmaya başlıyorlar. Şehirleri ile ilgili bilgi vermeyi çok seviyorlar. Şehirde herkes rehber :)

İkinci gün daha önce de dediğim gibi Halfeti ve Birecik'e gittik. Halfeti yolu üzerinde Suruç'tan geçerken bir düğünle karşılaştık. Hemen dahil olduk. En çok hoşuma giden herkesin hemen bizi karşılaması oldu. Bize oturacak bir yer ayarladılar, çay getirdiler. Biz de keyifle düğünü izledik. Hatta halay çekmemiz için de bir hayli baskı oldu ama onları izlemek daha keyifliydi :)






En küçük gelin :)

Halfeti yolu üzerindeki fıstık bahçeleri... Bu arada şunu söylemem lazım, Urfa'nın hemen her yeri fıstık bahçeleri ile dolu. Gaziantep'te bu kadar fıstık ağacı görmemiştim ve Urfalılardan öğrendim ki zaten asıl fıstık üretimini Urfa yapıyormuş ancak fıstık Antep'ten tüm Türkiye'ye dağıtıldığı için adını Antep fıstığı diye biliyormuşuz. Urfa'ya gitmişken fıstık alın fiyatları da oldukça uygun. Bir de isot alın tabii, onu söylememe gerek var mı bilemedim :)


Ve sonunda Halfeti... Sular altında kalan bir bölge... Yukarıdan görünüm işte böyle, manzara muhteşem.

Halfeti'de tekne turu yapmalı ve ardından duba balıkçıların birinde, mümkünse Siyah Köşk'te, haşhaş kebabı yemelisiniz. Şabut balığı da denenebilir ama haşhaş kebabı ile kıyaslayamam lezzetini...

Sular altında kalan cami


 Asma Köprü





Fırat üzerindeki havuz



Tekne Turu ve halaya duran Urfalılar :)


Siyah Köşk'ta salata


Haşhaş Kebabı

Şabut Balığı

Halfeti'deki muhteşem yemek ve tekne turu sonrası sıra Birecik'teki kelaynakları görmeye geliyor. Burada da üreme dönemi kontrol etmenizde fayda var. Biz etmediğimiz için kelaynakları biraz uzaktan görmek zorunda kaldık...





Birecik Fırat'ın hemen yanında. Bu arada kelaynak üreme tesisinin hemen karşısında bir iskele var. İskeleden dilerseniz suya girebilirsiniz. Tabii Fırat'ın soğuk ve tehlikeli suyunda yüzmeyi göze alabilirseniz :) Ben elimi soktum, bana yetti açıkçası :)

Birecik'e gitmişken Fırat'ın kenarında Özışık restaurant'ta güzel bir kebap yemenizi, yanında soğuk rakınızı içmenizi öneririm. Gerçekten şu ana kadar yediğim en güzel patlıcan kebabını ben burada yedim. Zaten Birecik'in patlıcanı meşhurmuş...


Birecik patlıcan kebabı

Haşhaşlı Kebap


Özünde bilmeniz gerekenleri şöyle özetleyebilirim; Urfa çok güzel, insanı iyi ve yardımsever, yemekler muhteşem, şehrin dokusu çok etkileyici, ışıklar renkler büyüleyici ve güvenlik problemi de İstanbul'dan, Ankara'dan fazla değil... Kısacası gidin görün derim...

Sevgiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder